8 Ağustos 2025 Cuma

MİLLÎ ŞUUR

Millî Şuur: Birlikte Yaşama İradesinin Temeli
‎Milli şuur, bir milletin geçmişten getirdiği değerleri, ortak hafızasını, kültürel kodlarını ve gelecek ideallerini kapsayan derin bir bilinci ifade eder. Bu şuur, sadece bir aidiyet hissi olmanın ötesinde, bir toplumu bir arada tutan, ortak hedeflere yönelten ve zorluklar karşısında dirençli kılan temel dinamiktir. Bireylerin "ben" duygusundan "biz" anlayışına geçişini sağlayan millî şuur, bir ulusun var oluşunu anlamlandıran ve geleceğini şekillendiren en önemli unsurlardan biridir.
‎Türk milleti var olduğu günden beri milli birlik ve beraberliğini korumuş, bu sayede büyük devlet olmuş, büyük devletleri mağlup etmiş cihan şümul devlet kurmuştur.
‎Küreselleşme ile birlikle milli değerler erozyona uğramaya başladığı, sosyal medyanın da hızı ve kontrol edilemezliliği milli değerlere zarar vermektedir. Küreselleşmenin devletlere dayattığı yasalar karşısında toplumsal reflekslerin devreye girmesi, kendi kültürünü, kendi değerini koruma bilincine ulaşması devletimizin var oluşu açısından önemlidir. Kaşgarlı Mahmuttun Dvanı LügatitTürk eserinde “il gider töre kalır.” ifadesi eski Türk kültür düşüncesinde milli şuurun önemini  ifade etmiş, milli şuurun temeli olarak töreye, milli kültüre sahip çıkılmasının ne kadar önemli olduğunu ifade etmiştir.
‎Yaşadığımız toplumda her alanda sorun yaşadığımız ortadır. Bu sorunun kaynağı yönetimsel mi yoksa insan kaynaklı mı iyi değerlendirilmelidir.  Bazen yönetimsel olsa da sorunun kaynağının insan olduğu görülecektir. Toplumsal olarak her alandaki düşüncelerimizin ve bakış açımızın değişmesi normaldir ancak toplumsal huzurumuzu tesis etmek için ortak değerleri birlikte korumalı veya yeniden yapılandırmalıyız. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın düşüncesinden daha ziyade yarın komşuda çıkan kavganın bize de sıçrayacağını unutmayalım.  
‎ Toplumun yapısını zayıflatmadan, içeriden zarar vermeden, bizim gibi büyük bir devletle mücadele etmenin ne kadar zor olduğunu bilen batılı devletler, toplumu ayakta tutan bütün değerleri değiştirmek, insanları gruplara bölüp yönetilebilir hale getirmek için uğraşmaktadır. Vatandaş olarak herkesin uyanık olması gerekir. Kırılma anlarını iyi görmeli, durduğumuz yeri kontrol etmeliyiz. Bugün düşmanı dost, dostu düşman ; kötü bir işi büyük, büyük işi de ihanet veya soygun olarak gösterebilirler. 
‎Küreselleşme ile birlikte milli şuurunu koruyan devletler varlıklarını devam ettirebilir. Modern okulların orta çıkışı da bu şekilde olmuştu. Prusya Napolyon ile yaptığı savaşı kaybedince yeni bir eğitim modeliyle milleti bilinçlendirip güçlü devlet olmuşlardı. Almanyanın hala güçlü olmasının temeli orada atılan temelden gelmektedir.
‎Osmanlı Devleti de devleti ayakta tutmak için Modern okullar açmış, Tıbbiyeler, Mülkiye, Müdendishaneler, Harp Okulları …vs ancak mili şururu veremediğinden bu okullarda yetişen öğrencilerin başlattığı hareketle devlet bölünmeye gitmişti. Osmanlı Devleti, Milli şuuru tarihinin son vakitlerinde kazandıramadığı için yeni yöntemlerle çöküşe gidip dağılmıştı.
‎Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceğe umutla bakması için toplumun her ferdinin milli şuur sahibi olmalıdır.. Küreselleşmenin toplumlara dayattığı yeni değerler, millet için felaketlere yol açabilecek düzeydedir. Bu sebeple topluma yön verecek her kim olursa olsun hassas davranmalı. Ben ne yapabilirimden önce, durduğumuz yeri iyice kontrol etmeliyiz. Yoksa toplumsal çözülmeler kutuplaşmalar giderek artar ve sonunda toplum dağılır. 
‎Tarih, doğru bir şekilde yorumlanarak aktarılmalıdır. Tarihi ideolojik aktarımların ve yorumların etkisinden kurtararak aktarmak her tarihçinin öncelikli görevi olmalıdır. Bugün tarihi bazı dönemlerle ilgili bilgilerin yanlış aktarıldığı veya yanlış yorumlandığı herkes tarafından bilinmektedir. Bu yanlış yorumları ortadan kaldırdığımız zaman birlik olma ruhu güçlenecektir. 
‎Milli şuurun en önemli unsurlarından biri dindir. Toplumlara yön verebilecek güçlü bir motivasyon kaynağıdır. Türkler, müslüman olduktan sonra islamdan aldıkları güçle büyük devletler kurmuşlardı. İslamın vatan, bağımsızlık ve cihat kavramlarıyla milli şuuru her zaman canlı tutmuştur. Günümüzde bu şuuru iyi bilen güçler, dini yaşamı zayıflatmak için profesyonel bir mücadele vermekteler. Basın, medya ve sosyal medya  yoluyla dini kurumları, dini değerleri, bazen dinin emirlerini günlük eleştiri malzemesi haline getirmekte. Bu tutum içinde olanların dini hassasiyetinin olmadığını görebiliriz. Aslında dini hassasiyetleri olmayan din ile konuşması veya eleştirisi kabul edilemez.  Dinin emirlerini yerine getirsin getirmesin herkesin dinini savunması gerekmektedir. Bu saldırıyı yapanlar,  dini duyguları zayıflatma amacı tasıyan art niyetli insanlardır, Toplumun en önemli milli şuur kaynağını zayıflatma amacına yönelik bu eleştriler, vatan topraklarına saldırının farklı bir boyutudur. 
‎Din devreye girdiği zaman en önemli konu laikliktir. Laiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması olarak görülür. Batıda Fransada orta çıkan Laiklik, Katolik Kilisesinin tahakkümüne karşı ortaya çıkmış. Halkın dini yaşamına müdahale edilmemiştir. Ülkemizde lailik bazı dönemlerde dini yaşama müdahale aracı olarak kullanılmıştı. Ülkemizde değişti ve gelişti. Laikliğin, dini yaşama müdahale aracı olarak kullanılması yeni anayasa ile engellenmeli ve aynı zamanda laiklerin de kaygıları giderilmelidir. İslamın hoşgörüsü yanında laiklerin de müslümanlara karşı anlayış geliştirmesi sağlanmalıdır.
‎Sosyal medya aracılğıyla özellikle kadın ve gençler üzerinden ahlaki değerlerimiz etki altına alınmaya çalışılıyor.   Toplumdaki marjinal kesimlerin, kötü örneklerin en çok izlenen saatte ekranlarda boy göstermesi, çıplaklığın popüler hale getirilmesi, dizilerde topumun ahlaki değerlerine ters düşen konuların işlemmesi doğru değidir. Toplumun ahlaki gelişimini desteleyecek konuların işlenmesi topluma hizmettir.. Toplumları asimile etmenin en etkili yolunun kadın ve gençlik olduğunu unutmamalıyız. Devlet olarak aile ve çocukları korumalı, ahlaka ters yapımlar engellenmelidir. 
‎Aile kurumu toplumsal değerlerinin kazanıldığı yerdir. Ailenin korunması için yasal düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır. Medya yoluyla ailenin zarar görmesi, erkeklerin kadın tahakkümünden kurtarılması, pozitif ayrımcılığa son verilmesi, zinanın suç sayılması gibi düzenlemerin yapılması gerekmektedir. Toplumun değerlerine ters düşen bu ayrımcı tutumdan bir an önce vaz geçilmelidir. Şiddeti önlemek için cinsiyet ve meslek ayrıcalığı gibi yaklaşım yerine şiddeti engeleyecek düzenlemeler yapılmalıdır. En önemli olan aile kurumu çöktüğü zaman kaybeden yine milletin kendisi olmaktadır. Ailede iyi yetiştirilemeyen çocuklardan sağlıklı bir sonuç beklemek pek mümkün olamaz.
‎Seçilmiş kişiler, devlet çalışanları, yöneticilerin devlet işini sahiplenerek yapması gerekir. Seçilmiş kişilerin yaptığı iş, söylediği her cümle vatandaşı etkilediğini bilerek hareket etmelidir. Seçilmişlerin yalan ve  ifitiraları kabul edilemez. Her vatandaş iyi yönetici ile kötü yöneticiyi görmelidir.
‎Devlet çalışanları, görevini yaparken en iyi şekilde yapmaya özen gösterdiği gibi yöneticiliğin zor bir iş olduğunu ve sorumluluğunun ağır olduğunu bilmeli, yöneticiye saygılı davranarak onun hata yapmasının önüne geçmelidir. Günümüzde iş yapmak isteyen yöneticilerin insafsızca eleştirildiği görülmektedir. Yöneticiler, herkese iyi olmaya çalıştığı zaman devlet işi aksar,  en basit işler de bile ilerlemeler kaydedilemez. Siyasi nufuzunu kurarak yöneticilerin aldığı kararı etkilemeye çalışmak doğru olamaz. 
‎           Devlet millet demektir. Tarihi bilmek ve güncel olayları herkesin takip etmesi gerekir. Devleti ve milleti ilgilendiren konularda bilgimizi artırmalı, toplumsal  bilincimize hizmet edecek şekilde kullanmalıyız.  Yönetimle ilgili fırsatları değerlendirmeli, yönetime talip olmalıyız. Devletin görevlilerinin olmadığı yerde devlet görevlileri gelene kadar her vatandaş, devletin kendisi olduğu bilinci ile hareket etmeli. 
‎Yerli üretimin önemini kavramalıyız. Yerli üretim sayesinde ülkeler gelişir, vatandaşların refahı buna bağlı olarak artar. İmkanımız ölçüsünde yerli olanı desteklemek prensibimiz olmalı. Düşmanla mücadelede en önemli aşama ekonomik kalkınmadır. Yerli ürünü arayıp bulmadan, milli şuurumuzu koruyamayız. Bu konuda dikkatli olduğumuz ölçüde vatan millet sevgimiz de , ülke ekonomisi de gelişecektir.  Yerli üretime, yerli savunmaya değer vermeden devlet sevgisi ve mili şuurun oluşmayacağı ortadadır. Tarihte örnek alınan sevilen, şahsiyetlerin orduya önem verdiği, zamanının üstün teknolojisini kullandığı görülür.
‎Milli Şuur ile söylenecek çok söz var. Toplumdaki değerleri iyi bilip onu korumalı ve geliştirmeliyiz İnsanların yanlış bilgilendirilerek yanlış yönlendirilmesi amacıyla atılan her yolun farkında olduğumuz zaman kimse toplumu etkisi altına alamaz. Bugün toplumsal, tarihsel ve dini değerlerimize yönelik saldırıların yapıldığının bilincinde olmalı, gerekli tedbiri almalıyız. Millet olma şuuru ile geleceğe güvenle bakalım.
‎Altay Torun

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

CUMA MESAJI