8 Ağustos 2025 Cuma

AHLAK

‎Ahlâk 
‎İnsanın iyi veya kötü olarak nitelendirilmesine yol açan manevi nitelikler, huylar ve bunların etkisiyle ortaya konan iradeli davranışlar bütünüdür. Aynı zamanda bu davranışları konu alan bir ilim dalıdır.
‎Fazilet  
‎İnsanın iyilik yapmasını ve kötülükten uzak durmasını sağlayan ruhsal yetenekler için kullanılan bir ahlâk terimidir.
‎Edep  
‎Bir toplumda örf, âdet ve kural halini almış iyi tutum ve davranışlar ya da bunları kazandıran bilgi anlamında kullanılan bir terimdir.
‎Dinimizde Ahlâk
‎İslâm dini kadar güzel ahlâka önem veren bir başka din veya düşünce sistemi göstermek mümkün değildir. Öyle ki, Peygamber Efendimiz “İslâm, güzel ahlâktır” buyurmuştur. Hz. Peygamber’in güzel ahlâka teşvik eden birçok güzel sözü vardır.
‎“Mü’minlerin îmanca en kâmil olanı, ahlâkı en güzel olanıdır.”  
‎“İçinizden en çok sevdiklerim ve kıyamet gününde bana en yakın olanlarınız, ahlâkı en güzel olanlarınızdır.” hadisleri bunlardan sadece ikisidir.
‎Kur’ân-ı Kerim’de; adalet, ahde vefa, affetme, alçakgönüllülük, ana-babaya itaat, sevgi, kardeşlik, barış, güvenilirlik, doğruluk, birlik, beraberlik, iyilik, ihsan, iffet, cömertlik, merhamet, müsamaha, tatlı dilli olma, güler yüzlülük, temiz kalplilik gibi güzel ahlâkî hasletlere teşvik eden; zulüm, haksızlık, riya, haset, gıybet, çirkin sözlülük, asık suratlılık, cimrilik, bencillik, kıskançlık, kibir, kin, kötü zan, israf, bozgunculuk gibi kötü hasletlerden nehyeden pek çok âyetin yer alması, Kur’ân’da ahlâka ne kadar önem verildiğinin bir göstergesidir.
‎Peygamber Efendimizin güzel ahlâka teşvik eden ve kötü hasletlerden nehyeden hadisleri ise neredeyse bir kitap oluşturacak kadardır. O, sadece bu sözleri söylemekle kalmamış, güzel ahlâkı bizzat yaşayarak insanlara örnek olmuş ve öğretmiştir.
‎Bu yüzden onun ahlâkı, İslâm ahlâkının en güzel tatbikatını oluşturmaktadır. İşte bu sebeple burada Peygamberimiz Hz. Muhammed’in güzel ahlâkından az da olsa söz etmek istiyoruz. Çünkü O, gerçekten en güzel örnektir:
‎Peygamber Efendimiz güler yüzlü, nazik tabiatlı, ince ve hassas ruhlu idi. Katı yürekli, sert ve kırıcı değildi. Ağzından sert ve kaba hiçbir söz çıkmazdı. Başkalarını tenkit etmez, kimsenin ayıbını yüzüne vurmazdı. Yanlış ve hoşlanmadığı bir davranış görürse; “İçinizden bazı kimseler şöyle şöyle yapıyorlar…” şeklinde, bu davranışları yapanların kim olduklarını belli etmeden ve hiç kimseyi kırmadan yanlışı ve hataları düzeltirdi. Kimsenin sözünü kesmez, konuşması bitinceye kadar dinlerdi. Tartışmayı sevmez, sözü gereğinden çok uzatmazdı. Kendini ilgilendirmeyen şeylerle meşgul olmaz, kimsenin gizli hâllerini araştırmazdı. Allah’a hürmetsizlik olmadıkça, şahsına yapılan kötülükleri, ne kadar büyük olursa olsun, bağışlar; eline imkân geçince öç almayı düşünmezdi.
‎Son derece iffet ve haya sahibiydi. Bütün insanları eşit tutar; zengin-fakir, efendi-köle, büyük-küçük ayrımı yapmazdı. Her bakımdan kendisine güvenilirdi. Verdiği sözü mutlaka zamanında yerine getirirdi. Dürüstlükten ayrıldığı, şaka bile olsa yalan söylediği hiç görülmemiştir. Bu yüzden O’na henüz peygamberlik verilmeden önce “Muhammed’ül-Emin” denilmişti. Nitekim peygamberliğini haber verdiği zaman, iman etmeyenler bile O’na “yalancı, yalan söylüyor” diyememiştir. En yakın akrabalarını Safa Tepesi’nde toplayıp onları İslâm’a davet etmek için, “Size şu dağın arkasında düşman atlılarının bulunduğunu söylesem, bana inanır mısınız?” dediği zaman: “Hepimiz inanırız. Çünkü sen yalan söylemezsin” diye cevap vermişlerdi.
‎Kendisi böyle olduğu gibi, herkesin dürüst olmasını isterdi:  
‎“Doğruluktan ayrılmayınız. Çünkü doğruluk, iyilik ve hayra götürür. İyilik ve hayır da kişiyi Cennet’e ulaştırır. Kişi doğru söyleyip doğruluğu aradıkça Allah katında sıddıklar zümresine yazılır. Yalan sözden ve yalancılıktan sakınınız. Çünkü yalan, insanı kötülüğe sevk eder. Kötülük de kişiyi Cehennem’e götürür. İnsan yalan söylemeye ve yalan aramaya devam ede ede, Allah katında nihayet yalancılardan yazılır.” buyurmuştur.
‎Rasûlullah (s.a.v.), insanların en cömerdi ve en kerimiydi. Eline geçen her şeyi muhtaçlara dağıtır, kimseyi eli boş çevirmezdi.
‎Peygamberimizin ahlâkını özetleyen bu bölüm; kısmî tasarruflarla İrfan Yücel’in “Peygamberimizin Hayatı” adlı eserinden iktibas edilmiştir. Son derece mütevazı ve alçakgönüllü idi. Bir topluluğa geldiğinde kendisi için ayağa kalkılmasını istemez, nereyi boş bulursa oraya otururdu. Arkadaşları arasında otururken ayaklarını uzatmazdı. Arkadaşları her işini yapmayı kendileri için şeref ve cana minnet saydıkları halde, bütün işlerini kendi görür, ev işlerinde hanımlarına yardım ederdi. Methedilmesini ve aşırı hürmet gösterilmesini istemezdi. Fakir kimselerle düşüp kalkmaktan, yoksulların, dulların, kimsesizlerin işlerini görmekten zevk alırdı. Bulduğunu yer, bulduğunu giyer; hiçbir şeyi beğenmemezlik etmezdi. Yiyecek bir şey bulamayınca aç yattığı da olurdu.
‎Bütün işlerini tam bir düzen ve nizam içinde yapardı. Namaz ve ibadet vakitleri, uyku ve istirahat için ayırdığı saatler, misafir ve ziyaretçilerini kabul edeceği hep belliydi. Vaktini boşa geçirmez, her ânını faydalı bir işle değerlendirirdi:  
‎“İnsanların çoğu iki nimetin kıymetini takdirde aldanmışlardır: Sıhhat ve boş vakit.” buyurmuştur.
‎İnsanı en yakından tanıyan, onun iç yüzünü ve bütün gizli hâllerini en iyi bilen, şüphe yok ki eşidir. Rasûl-i Ekrem (s.a.v.), ilk vahiyden sonra gördüklerini anlattığı zaman eşi Hz. Hatice:
‎“Allah’a yemin ederim ki, Cenâb-ı Hak hiçbir vakit seni utandırmaz. Çünkü sen akrabanı gözetirsin, işini görmekten aciz kimselerin ağırlıklarını yüklenirsin, fakire verir, kimsenin kazandıramayacağını kazandırırsın. Müsafiri ağırlarsın, Hak yolunda herkese yardım edersin…” diyerek O’nun peygamberliğini hemen kabul etmiş, en küçük tereddüt göstermemiştir.
‎Çocukluğundan itibaren Medine’de 10 yıl hizmetinde bulunan Hz. Enes:  
‎“Rasûlullah (s.a.v)’e 10 yıl hizmet ettim. Bir kere bile canı sıkılıp ‘Öf! Niçin böyle yaptın, neden şunu yapmadın?’ diye beni azarlamadı.” demiştir.
‎Peygamber Efendimizin bizzat yaşayarak, uygulayarak çizdiği bu ahlâkî tablo, hiç şüphesiz İslâm ahlâkı hakkında bir fikir vermektedir.
‎- Kendisi için istediğini başkası için de istemek,  
‎- Kendisi için arzulamadığını başkaları için de arzulamamak,  
‎- Olduğu gibi görünmek ya da göründüğü gibi olmak,  
‎- Küçüklere sevgi, büyüklere saygı,  
‎- Affetmek, hoşgörülü davranmak, başkalarının kusurlarını araştırmamak,  
‎- Öfkeye hâkim olmak,  
‎- Sözünde durmak, ahde vefa göstermek,  
‎- Doğruluk ve dürüstlükten zerrece taviz vermemek,  
‎- Güvenilir olmak,  
‎- Kibirden gururdan sakınmak, mütevazı olmak,  
‎- Cimrilikten, tamahtan uzak durmak, cömert olmak,  
‎- Her hususta sabırlı olmak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

CUMA MESAJI