29 Mart 2025 Cumartesi
27 Mart 2025 Perşembe
BEZMİALEM SULTAN
1. Doğumu ve Kökenleri: Bezmialem Sultan 1807 yılında dünyaya gelmiş ve Gürcü asıllı olduğu rivayet edilmektedir.
2. Padişahın Eşi: Osmanlı padişahlarından II. Mahmud'un eşi ve dolayısıyla Osmanlı sarayında büyük bir nüfuza sahip olmuştur.
3. Valide Sultan: Oğlu Abdülmecid tahta çıktığında, Valide Sultan unvanını almıştır. Sarayda etkin bir rol oynamıştır.
4. Hayırsever Kişiliği: İyilikseverliği ve hayır işleriyle tanınmıştır. Eğitim, sağlık ve bayındırlık alanlarında önemli projelere öncülük etmiştir.
5. Eserleri: Adıyla anılan Bezmialem Vakıf Üniversitesi ve Bezmialem Valide Sultan Camii, onun hayırseverlik anlayışının günümüzdeki somut örnekleridir.
6. Sağlık Alanındaki Çalışmaları: Özellikle sağlık alanında çalışmalar yapmıştır ve Bezmialem Vakıf Gureba Hastanesi'ni kurmuştur.
7. Sanata ve Kültüre Katkıları: Sanat ve kültüre olan ilgisiyle Osmanlı İmparatorluğu'nda bu alanlara destek vermiştir.
8. Dindar Kişiliği: İslami değerlere bağlı, dindar bir kişilik olarak bilinirdi.
9. Siyasi Etkisi: Osmanlı siyasetine ve yönetimine, özellikle oğlunun saltanatı sırasında dolaylı etkilerde bulunmuştur.
10. Vefatı: Bezmialem Sultan 1853 yılında vefat etmiştir. Kabri İstanbul'da Divanyolu'ndaki Sultan II. Mahmud Türbesi'ndedir..Bezmialem Sultan
26 Mart 2025 Çarşamba
UYGUR DEVLETİ
Uygur Devleti
Hunlar ve Göktürklerle benzer şekilde Uygurlar da bir Türk kavmidir. Uygurlar daha önceki Türk kavimlerinden farklı olarak kültürel ve medeni hayata dair faaliyetleriyle ön plana çıkmış ve 744-840 yılları arasında hüküm sürmüşlerdir. Uygurların kurucusu Kutluk Bilge Kül Kağan’dır. Uygurların ilk başkentleri Ötüken iken daha sonra ise Ordu Balık şehri merkez olmuştur. Bilge Kağan’ın ölümünün ardından yerine oğlu Moyunçur geçmiş ve 747-759 yılları arasında görev yapmıştır. Uygurlar IX. Yüzyılda Maniehizmin de etkisiyle gerilemeye başlamış, 841 yılında yıkılmış ve İç Asya’ya göç etmeye başlamıştır (Ögel, 2014:375-392).
Uygurların yanı sıra Orta Asya’daki diğer Türk devletleri ise Avarlar, Bulgarlar, Hazarlar, Macarlar, Peçenekler, Kumanlar (Kıpçaklar), Oğuzlar (Uzlar), Sabarlar (Sabirler), Türgeşler, Karluklar ve Kırgızlar’dır.
Her coğrafyada, her dönemde, her kıtada Türk vardır. Her milletin tarihi kaynaklarında Türklerle ilgili bilgi ve belgeler yer almaktadır. VI. Yüzyılda yaşayan Süryani Tarihçi Efesli Johan Bizansla ilgili bilgi verirken Göktürklerden ve Avarladan bahsederken Onların doğru ve düzgün insanlar olduğu bilgisini sunmuştur.
İslamiyetten sonra kurulan büyük devletlerden olan Selçuklu ve Osmanlı devletini de hesaba kattığımız zaman tarihi derinlikleri daha iyi anlamış oluruz. Bugün dünyanın her yerinde mutlaka bir Türke bir Türk köyüne rastlarsanız hiç şaşırmayın. Türkü tarih kitaplarından çıkardığın zaman Dünya tarihini yazamazsınız. Ortaçağ olmaz, coğrafi keşifler olmaz, Rönesans bile yaşanmamış olurdu.
Türkler tarihsel süreç içerisinde bir çok devlet kurmuş, büyük toprakları ve ülkeleri yönetmiştir. Bu süreç içinde 16 tane büyük devlet kurmuş, dünyaya nam salmıştır. Küçük devletler de eklendiği zaman sayısız devlet kurduğu anlaşılacaktır. Yaşam tarzının etkisiyle savaşçı özellikleriyle bilinir. Türkler, Atı kullanarak hızlı hareket eden süvari birlikleri kurmuş, demir ile sağlam kılıçlar yapmış, profesyonel ordu sistemi kurmuş, zamanın çok ötesinde savaş taktikleri kullanmış büyük bir millettir. Metehan, ıslık çalan oku bizzat kendi icat etmiştir. Osmanlılarda da kullanılan bu ok ile düşman afallamış ne yapacağını şaşırmıştır. İçinde yaşadığı dönemin teknolojisine hükmeden Türkler, her zaman güçlü devletler kurmuş, en korkutucu devletleri hezimete uğratmıştır.
Bugün de bize düşen görev, zamanımızın teknolojilerine sahip olmak ve sürekli yerli üretime odaklanmaktır. Tarih sayfalarında ordusunu güçlendiren komutanların destan yazdığını görebilirsiniz. İstanbul’un fethi 1453 yılında yapılmadı; İstanbul’un yıkılmaz denen surlarını yıkacak topların yapımıyla başladı. Bugün de güçlü olmak için en iyi savaş uçakları, en iyi hava savunma araçları, füzeleri, savaş gemileri yapılmalıdır. Güçlü ordu kurmadan tarih yazılamaz. Günümüzde devletimizin gece gündüz gelişmiş savaş aletleri üretmesi takdir edilecek konular arasındadır. Savaş uçağından füzesine, savaş gemisinden sihalara varana kadar…hepsi de büyüyen Türk Devletinin ayak sesleridir.
25 Mart 2025 Salı
MUHSİN YAZICIOĞLU
Vatanına ve milletine sevdalı, yiğit, samimi, örnek bir liderdi…
Merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nu şehadetinin 16. yılında rahmet, minnet ve özlemle anıyoruz.
#MuhsinYazıcıoğlu
21 Mart 2025 Cuma
UHUD SAVAŞI 23 Mart 625
Bu savaş, Mekkeli müşrikler ile Müslümanlar arasında, Medine yakınlarındaki Uhud Dağı'nda 23 Mart 625 tarihinde gerçekleşmiştir. Mekkeli müşrikler, Bedir Savaşı'ndaki yenilgilerinin intikamını almak amacıyla yaklaşık 3.000 kişilik bir orduyla gelmişlerdir. Müslümanlar ise Hz. Muhammed liderliğinde 700 kişilik bir ordu ile karşı koymuştur.
Savaşın başlarında Müslümanlar başarılı bir şekilde üstünlük sağlamışlardır. Ancak Peygamber Efendimizin strateji gereği okçulara yerlerini terk etmemelerini emretmesine rağmen, zafer kazanıldığını düşünerek bazı okçular yerlerini terk etmişlerdir. Bunun sonucunda Mekkeli müşrikler, Müslümanların boşalttığı stratejik noktalardan saldırarak üstünlük sağlamış ve ağır kayıplar yaşanmıştır. Bu savaşta Peygamber Efendimiz yaralanmış, Hz. Hamza şehit olmuştur.
Bu olay, Müslümanlara disiplinin önemini ve liderlik talimatlarına bağlı kalmanın gerekliliğini göstermiştir. Aynı zamanda Müslümanların inançlarını ve dayanıklılıklarını da pekiştirmiştir.
Uhud Savaşı'nda şehit düşenler arasında İslam tarihine damga vuran isimler vardır. En dikkat çekeni, Peygamber Efendimiz'in amcası olan Hz. Hamza'dır. Kendisi "Allah'ın Aslanı" olarak anılır ve İslam ordusunun en cesur savaşçılarından biriydi. Uhud Savaşı'nda şehit düşmesi, Müslümanlar için büyük bir kayıp olmuştur.
Bir diğer önemli isim ise Mus'ab bin Umeyr'dir. Mus'ab, İslam'ın ilk sancaktarlarından biriydi ve savaş sırasında Peygamber Efendimiz'i korumak için büyük bir fedakârlık göstermiştir. Şehit düştüğünde, onu kefenleyecek kadar kumaş bile bulunamamış, bu durum Müslümanlar arasında derin bir üzüntü yaratmıştır.
Bu savaşta toplamda 70 sahabe şehit olmuştur. Her biri İslam'ın ilk yıllarındaki zorluklara göğüs geren ve inançları uğruna hayatlarını feda eden kahramanlardır.
Hz. Hamza'nın Uhud Savaşı'ndaki şehadeti, İslam tarihinin en hüzünlü ve etkileyici olaylarından biridir. Onun hikayesi, cesaretin, fedakârlığın ve inancın bir sembolüdür.
Uhud Savaşı'nın en çetin anlarında, Hz. Hamza düşman saflarını yararak ilerliyordu. Savaş meydanında bir aslan gibi cesur ve kararlıydı. Ancak, müşriklerin tarafında yer alan Vahşi adında bir köle, efendisi tarafından Hz. Hamza'yı öldürmesi için görevlendirilmişti. Vahşi, bu görevi yerine getirirse özgürlüğüne kavuşacaktı.
Vahşi, savaşın kaosunda bir köşeye gizlenmiş, Hz. Hamza'yı dikkatle izliyordu. Elinde bir mızrak vardı ve doğru anı bekliyordu. Hz. Hamza, düşmanla çarpışırken bir anlık boşlukta Vahşi'nin fırlattığı mızrak ona isabet etti. Mızrak, Hz. Hamza'nın vücuduna saplanmış ve onu şehit etmişti.
Hz. Hamza'nın şehadeti, Müslümanlar arasında derin bir üzüntüye yol açtı. Peygamber Efendimiz, amcasının kaybıyla büyük bir acı yaşadı. Onun cesareti ve fedakârlığı, İslam toplumu için bir ilham kaynağı olmaya devam etti.
Bu hikaye, sadece bir kayıp değil, aynı zamanda inanç ve bağlılığın ne kadar güçlü olabileceğini gösteren bir ders niteliğindedir.
Uhud Savaşı'na atıfta bulunan bir ayet olarak, Al-i İmran Suresi'nin 139. ayeti dikkat çekicidir:
"Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer (gerçekten) inanıyorsanız üstün gelecek olan sizsiniz."
(Al-i İmran, 3/139)
Bu ayet, Uhud Savaşı sonrasında Müslümanlara teselli ve moral vermek amacıyla indirilmiştir. Ayrıca savaşta yaşananlardan ders alınması gerektiği vurgulanır.
20 Mart 2025 Perşembe
NEVRUZ BAYRAMI
Nevruz Bayramı, Türk kültüründe önemli bir yere sahip olan, baharın gelişi ve doğanın uyanışını kutlayan bir bayramdır. Kökeni Orta Asya’ya dayanan bu bayram, Türk dünyasında ve birçok farklı kültürde binlerce yıldır kutlanmaktadır. Nevruz kelimesi, Farsça kökenli olup “yeni gün” anlamına gelir.
Türk kültüründe Nevruz, doğanın yeniden canlanmasını, bereketi ve yenilenmeyi simgeler. Eski Türk inançlarına göre bu gün, yaşamın döngüsünün başlangıcı olarak kabul edilir. Ateşin üzerinden atlama, çeşitli oyunlar ve eğlenceler düzenleme, yemekler hazırlama ve doğa ile iç içe olma gibi gelenekler, Nevruz kutlamalarının bir parçasıdır. Ayrıca Türk mitolojisinde yer alan Ergenekon Destanı ile de ilişkilendirilir ve özgürlük, diriliş gibi anlamlar taşır.
Günümüzde Nevruz, sadece bir kültürel bayram değil, aynı zamanda toplumsal birlik ve beraberliğin bir sembolü olarak da kutlanmaktadır. Türk kültüründe derin bir anlam taşıyan bu bayram, hem geçmişin izlerini taşır hem de geleceğe umut taşır.
Nevruz Bayramınız kutlu olsun.
17 Mart 2025 Pazartesi
ÇANAKKALE ZAFERİ
Çanakkale Zaferi: Bir Milletin Direniş Destanı
Çanakkale Zaferi, Türk milletinin bağımsızlık uğruna sergilediği fedakarlığın ve vatan sevgisinin bir sembolüdür. 18 Mart 1915'te, dünya tarihine geçen bu zafer, I. Dünya Savaşı sırasında gerçekleşmiş ve Türk milletinin güçlü iradesini tüm dünyaya göstermiştir.
Çanakkale Boğazı, stratejik konumu nedeniyle tarih boyunca birçok medeniyetin ilgisini çekmiştir. 1915 yılında İtilaf Devletleri, Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti İstanbul'u ele geçirmek ve savaşın seyrini değiştirmek amacıyla Çanakkale'ye büyük bir harekat düzenlediler. Ancak, Gazi Mustafa Kemal önderliğindeki Türk ordusu ve kahraman Mehmetçikler, canla başla mücadele ederek düşmana geçit vermedi.
Bu zafer, yalnızca bir askeri başarı değil, aynı zamanda bir milletin birlik ve beraberlik içinde neler başarabileceğinin de kanıtıdır. Çanakkale'de yalnızca cephede değil, cephe gerisinde de büyük fedakarlıklar yapılmıştır. Kadınlar, çocuklar ve yaşlılar dahi vatan savunmasında önemli rol oynamış, her birey bu zafere katkıda bulunmuştur.
Çanakkale Zaferi, günümüzde Türk milletinin bağımsızlık ve özgürlük ruhunun canlı bir simgesi olarak anılmaktadır. Her yıl 18 Mart'ta şehitlerimiz saygıyla anılmakta, bu büyük destan nesilden nesile aktarılmaktadır. Bu zafer, vatan uğruna canını feda edenlerin bize bıraktığı kutsal bir mirastır ve Türk milletinin asla boyun eğmeyeceğinin en güzel örneklerinden biridir.
Seyit Onbaşı
Sizi Çanakkale'nin o çetin günlerine götüreyim...
1915 yılının soğuk ve puslu bir Mart günüydü. Çanakkale Boğazı’nda devasa savaş gemilerinin gölgesi suları karartıyordu. O gün, Seyit Ali Çabuk, yani herkesin tanıdığı adıyla Seyit Onbaşı, Rumeli Mecidiye Tabyası'nda vatan savunmasında görevdeydi. Patlayan topların sarsıntısı, ağır bir sisle karışıyor, kulakları sağır eden bir uğultu dört bir yanını sarıyordu.
Bir patlama sesi yankılandı. Göz gözü görmeyen toz ve duman arasında Seyit, vurulan bir top bataryasının yanına koşturdu. Arkadaşlarının arasında, zedelenmiş halde duran 276 kiloluk top mermisi dikkatini çekti. Çaresizlik yüzlerdeydi; ama Seyit, gözlerinde bir kararlılık ışığıyla doğruldu.
Topun yanına yaklaştı ve mermiyi kaldırmak için dizlerini büküp yere çömeldi. Çevresindekiler ona bakıyordu, gözlerinde inanamamanın izleri vardı. Seyit'in kasları gerildi; dudaklarından derin bir nefes çıkarken ağırlığı tüm gücüyle omuzladı. Bir insanın bunu yapabileceğine dair şüphe dolu gözlerin ortasında, bir mucize gerçekleşiyor gibiydi.
Seyit, gücünü sevdasıyla birleştirerek mermiyi kucakladı. Yavaşça adım atarken, her nefesi, sanki top mermisinin ağırlığını bile silkeler gibiydi. Nihayet mermiyi namluya yerleştirdi ve gür bir ses yankılandı: *“Hazır!”*
Hedef, o zamanın korkutucu savaş gemilerinden biri, Ocean zırhlısıydı. Mermiyi ateşlemek için verilen emirle birlikte, Seyit’in yüklediği mermi gökyüzünde çizdiği parlak bir hatla ilerledi ve büyük bir patlama sesiyle Ocean’a isabet etti. Koca savaş gemisi ağır yaralanmıştı, denizin üzerine yan yatmaya başladı.
Bu zaferin ortasında, Seyit Onbaşı sadece durdu, derin bir nefes aldı ve yaşadıkları gerçek miydi diye çevresine baktı. O, oradaki herkesin gözünde bir kahraman olmuştu, ama onun için yaptığı şey yalnızca vatan borcuydu.
İşte böyle bir insan, Seyit Onbaşı... Herkesin pes edebileceği bir anda, tüm gücünü, inancını ve vatan sevgisini ortaya koyarak tarih yazdı. Size de o top mermisini havada tutan güç ilham veriyor mu?
Abid Hamdi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
93 HARBİ
19 Temmuz 1877 - 93 Harbi: Gazi Osman Paşa önderliğinde, 145 gün sürecek olan Plevne Savunması başladı. #İTEM #hubbulvatan
-
Türk Uygarlığının Anayurdu ve Türklerin Ortaya Çıkışı Araştırmacılara göre Türkler tarih sahnesinde Hun Tanrıkutluğu-Devleti il...
-
Oğuz Kağan, Türk milletinin efsanevi kurucusu olarak kabul edilir ve birçok Türk boyunun atası sayılır. Gençliğinde dev bir yıla...
-
Uygur Devleti Hunlar ve Göktürklerle benzer şekilde Uygurlar da bir Türk kavmidir. Uygurlar daha önceki Türk kavimlerinden farkl...